HZ. ÖMER’İN HAYATINDA ISLAM
 

Ahnaf b. Kays diyor ki: hayatımda ancak bir kez yalan söyledim. Dediler ki peki bu nasıl oldu. Şöyle anlatmaya başladı.
Hz. Ömer hilafeti döneminde bizleri büyük bir savaşa göndermişti. Savaş sonrası medineye dönerken içimizden bazısı şöyle dedi: Ne olur sanki şu üzerimizdeki savaş elbiselerini çıkarsak ve ganimetle elde ettiğimiz şu elbiseleri giysek. Ve Müslümanlara heybetimizi göstersek. Ahnaf sözlerine şöyle devam etti: Daha sonra üzerimizdeki savaş elbiselerini çıkardık ve şatafatlı ve gösterişli ganimet elbiselerinden giydik. Medineye doğru yol almaya başladık. Yolda giderken bir adam bizi karşıladı ve şöyle dedi: Şu insanlara bakın. Dünyayı dost edinmişler.
Ahnaf sözlerine şöyle devam etti: adam bu söylediği beni etkiledi. Anladımki bu yaptığım doğru olmayacaktı. Yol kenarında bir yere saptım ve tekrar savaş elbiselerimi giydim. Ve arkadaşlarıma yetiştim. Medineye girince Hz. Ömerin karşısına çıktık. Arkadaşlarımı zinetli elbiseler içinde gören Ömer Onlardan yüzünü çevirdi ve gözü bana takıldı. Bana doğru geldi ve sordu: Nerede mola verdiniz? Dedim ki falanca yerde. Elini ver dedi ve doğruca bineklerimizin yanına gittik. Orada hayvanlara şöyle bir göz attı ve dediki: Sizde Allah korkusu yokmudur ki bu hayvanları bu derece yordunuz. Onların sizin üzerinizde hakkı olduğunu bilmiyor musunuz. Onların otlamasına dahi müsade etmediniz? Dedik ki Ey Müminlerin emiri; biz büyük bir fetihten geliyoruz. O nedenle onun haberini sizlere çabucak ulaştırmak istedik ve o nedenle acele ettik. Daha sonra Hz. Ömerin dikkati benim eşyalarımın üzerinde yoğunlaştı. Ve sordu kimin bu eşyalar? Benim dedim. Peki bu elbise nedir diye sordu? Benim hırkamdır dedim. Ne kadara aldın dedi? Bende normal fiyatından üçte bir aşağısını söyledim. Daha sonra bana dönerek elbisen çok güzel keşke fiyatını biraz daha yüksek tutsaydın dedi.
Daha sonra Hz. Ömerle birlikte geri dönmek için tekrar yola koyulduk. Bu arada bir adam geldi ve kendisine komşusunun yaptığı eziyet için şikayette bulunmak istedi. Hz. Ömer elindeki asasını kaldırdı ve siz Ömeri boş geziyor mu sanıyorsunuz da onu kendi meselelerinizi halletmek için davet ediyorsunuz dedi ve adamın kafasına vurdu. Adam sinirli bir şekilde orayı terketti.
Daha sonra Hz. Ömer yaptığının yanlış olduğunu anladı ve O adamı yanına çağırttı ve dediki: al şu asayı ve benim sana yaptığım gibi senden benim kafama vur çünkü bunun kısas’ı budur dedi; Adam da Allaha yemin olsunki ben bunu yapamam, ben Müminlerin emirine nasıl kısas uygularım dedi. Ve ben bunu önce Allaha daha sonra sana havale ediyorum dedi. Ömerde Affetmek öyle olmaz ya bunu tamamen Allaha havale et ve ecir ve sevabını ondan iste veya bana bırak ki bende bileyim . Adamda Allaha Havale ettiğin söyledi gitti. Daha sonra Hz. Ömer evine geçti. Orada iki rekat namaz kıldı ve rabbine yalvarmaya başladı. Daha sonra kendi kendine şöyle dedi. Ey Ömer Sen zayıftın Allah seni yüceltti. Sen doğru yolda değildin Allah seni hidayete erdirdi. Sen rezil bir hayat sürerken Allah seni aziz kıldı ve seni Müslümanların başına sorumlu eyledi. Daha sonra bir adam geldi sana sığındı ve senden yardım istedi ve sen ona vurdun! Ahnaf dediki: Hz. Ömer kendini öyle çok suçladıki biz o an yeryüzünde ondan daha hayırlı birisinin olmadığına kanaat getirdik.
Değerli kardeşlerim:
İşte Kıssadan hisse çıkarabileceğimiz küçük fakat anlamlı bir olay. Bizlere bizden önceki ecdadımızın hangi hal ve durumda olduğunu en güzle şekilde açıklayan bir örnek. Öyle bir ahlak ve terbiyeki ışığını Kur’anı Kerimden almış onun işaret ettiği yoldan gidilmiş, başkanların ve yöneticilerin dahi terbiye ve ahlakları bu misalde olmuştur. Toplumun ahlakıda zaten başdaki yöneticilere benzemeyecek mi. Çok anlamlı bir söz olan şu ifade kastımızı ne güzel özetlemektedir. (toplumlar yöneticlerinin dinleri üzeredir.)
Değerli Kardeşlerim:
Yukarıda anlatılan Kıssa o devirdeki yöneticilerin ahlaklarını ve aldıkları terbiyenin yüceliğini en güzel şekilde ifade etmektedir. Toplumu en güzel şekilde yetiştirmiş ve gerçek islam öğretileri ile beslemiştir. Hatta o zamanki insanlar o derece bir yüksek ahlak sahibi olmuşlardırki (Müslüman olduktan sonra sadece bir kez yalan söyledim) deme erdemliliğine ulaştırmıştır.
Değerli Kardeşlerim:
Anlattığımız bu kıssadan anlıyoruz ki bugünkü islam toplumu bu durumun tam tersi bir görünüm içerisindedir. Asrı saadet gerçek yüceliğin ve üstünlüğün amellerle ve Allaha olan bağlılıkla olduğunu kavramışlar giyilen elbisenin yenilen lezzetli yemeklerin hiç bir anlam ifade etmediğini çok iyi bir şekilde kavramışlardır. Bunun en güzel örneğinide yolda gelirken karşılaştıkları adamın (Şu insanlara bakın dünyayı dost edinmişler) sözüdür.
Değerli Kardeşlerim:
Ve yine anlattığımız bu kıssadan çıkaracağımız sonuçlardan biride; İslam dinin vermiş olduğu o derin kültürü ile birlikte insan hakları yanısıra hayvan haklarını da gereken önemi vermiş olmasıdır. Tıpkı Hz. Ömerin savaştan dönen hayvanların yanına gidip onlar hakkında sahiplerine sorular sorması ne zaman yemek yediklerini ve ne zaman dinlendiklerini öğrenmek istemesi gibi. Ve daha sonra bu konuya ehemmiyet gösterilmediğin anlayınca şöyle demiştir: “hayvanlara şöyle bir göz attı ve dediki: Sizde Allah korkusu yokmudur ki bu hayvanları bu derece yordunuz. Onların sizin üzerinizde hakkı olduğunu bilmiyor musunuz. Onların otlamasına dahi müsade etmediniz.?”
Değerli Kardeşlerim:
Küçük bir kıssa ama içerisinde bir toplumu en iyi şekilde anlatacak çok örneği bir arada taşımaktadır.
Yönetilenle yönetici arasında ki ilişkiyi en güzel şekilde gözler önüne sermiş ve kişi hakkına riayetin önemini vurgulamıştır. Fakir ile zengin arasında kanunlar önünde bir farklılığın olmadığını en güzel şekilde anlatmıştır. tıpkı Hz. Ömerin yaşantısında olduğu gibi… Kendisi Kisra ve Kaysarın hazinelerine sahip olmuş buna karşılık mahiyetindeki bir adama terbiye amacıyla vurmuş pişmanlık duyarak kendisine aynı şekilde vurulmasını istemiştir. Bu nasıl bir düşünce ve bu nasıl bir hatadan dönmedir? O adama dönerek: al benim sana vurduğum asa budur onunla aynı şekilde benim kafama vur demiş ve o adamda bundan Allaha sığınmıştır. Ömerde utancından rabbine sığınmış ve kendisini en güzel bir şekilde tanımlamıştır.
Değerli Müslümanlar:
İşte bizim dinimiz budur. İşte bizim terbiyemiz ve edebimiz böyledir. Öyleyse söyleyin bana bu inançtan ve esastan daha güçlüsünü ve üstününü bulabildiniz mi?
Allahın selamı üzerinize olsun.