ALİMLERİN SORUMLULUKLARI |
Değerli Kardeşlerim!
Sokak lambalarının sönüp cadde ve sokakların karanlık olması ve insanların
birbirleriyle çarpışması durumunda sorumlu kimdir? Böyle önemli bir konuyu ihmal
eden kimdir? Elbetteki bunun sorumluluğu Elektrik Kurumuna aittir.
Bir yerleşim yerinde sineklerin ve haşeratın çoğalmasından, toz ve dumanın
birbirine karışmasından, nezleden tutun göğüs hastalıklarına kadar bir çok
hastlalığa meydan verilmesinden halk rahatsız olup sesini yükseltmeyecek mi
nerede bu sorumlula demeyecek mi? Bunun sorumluluğunu Belediyeye ve yetkililere
atmayacaklar mı?
Yolda giden bir arabanın bozulmasından ve arıza yapmasından onu kullanan şoför
sorumlu değil midir?
İşte bunun gibi Çiftçi toprağından, Müdür işyerinden ve orada olup bitenlerden
kısacası her çoban sürüsünden mesul değilmidir.?
Kardeşlerim!
İlim Hayat ve Işık, Bilgisizlik karanlık ve ölüm değil midir.? Öyleyse bu ilim
ve onun korunmasından ve dağıtımından mesul olan kimdir.? Onlar hayatlarını ilim
yoluna adayan Alimlerdir. Onlar İlmi koruyan ve muhafaza edenlerdir. İhtiyaç
olunduğunda kullanırlar ve şüpheleri ortadan kaldırırlar. Ancak toplum ilim
gıdasızlığı sebebiyle açlıktan ve yokluktan ölürken toplumsal Ahlakları çökerken
acaba onlar neredeler?
“İlim; İmanın direği İslamın yaşam kaynağıdır” Sözü Hz Peygambere ait değil
midir.? Peki bu Kaynağa sahip olupta onu gizleyenin, Onu yasaklayıp anlatmayanın
ve ehline ulaştırmayanın sorumlusu kimdir.? Tıpkı yiyecek ve içecek gibi gıda
maddelerini stoklayıp en güzel ve en lezzetli meyveleri gizleyip Karanlık
depolarda saklayan ve onlara ulaşılmaması için kapıları kilitleyen ve artık
onlardan faydalanılmayacak hale gelmesini sağlayan kişi ile insanlara ilmini
yaymayan ve ilmi ile ışık tutmayan alim arasında ki fark nedir. Öyle ki insanlar
ilme susamışlar Fıkıh gıdalarını alamamışlar ve daha da kötüsü Ahlaki bir
çöküntü başlamış, insanlar batının sömürgesi ile doğunun ataistliği arasında
kalmışlardır. Bizler tüm bu olanları söndürülmüş nurları ve üstün ahlakı değerli
alimlerden sormayacak mıyız?
Efendimiz s.a.v buyuruyor ki; “Yeryüzündeki alimler tıpkı karada ve denizde
insanlara yol gösteren gökteki yıldızlar gibidir. Onlar giderse insanlar
yollarını bulamazlar.” Ve yine buyuruyor ki; “Alimler yeryüzünün ışıklarıdırlar,
onlar benim ve Nebilerin varisleridirler.”
Değerli Kardeşlerim!
Nerede bugün O yeryüzünün ışıkları olan alimler. Kendilerinde nur ve hidayet ve
takva taşıyanlar. Tıpkı gökteki yıldızlar gibi yeryüzünü aydınlatan İman nurunu
yayan ve insanlara İlimleri ile aydınlatan alimlerimiz. Nerde Peygamber
varisleri; Allah yolunda hertürlü meşekkate ve eziyete göğüs geren Nuh
Peygamberin varisleri, Allahın adının yükselmesi için ölümle burunburuna gelen
hayatını feda eden Kahramanlığı ile Nemrut gibi bir zalime başkaldıran Hz
İbrahimin varisleri, Sabrıyla cihadıyla düşmana geçit vermeyen Hz Muhammedin ve
Ashabının varisleri neredeler. Nerede Sokaklarda yürüyüp Allahın dininine davet
eden ve karşısına çıkacak tehlikelerden korkmayan ölümle dost olup ölümü
korkutan O sahabenin ve Hz Muhammedin varisleri öyleki Amcası ondan davetini
yavaşlatmasını istemiş kendisine bir kötülük gelmesinden korkmuş O da “Amcacığım
Allaha Yemin olsun ki; sağ elime güneşi sol elime ayı koysalar ben bu davadan
yine de vazgeçmem.” Diyerek davasında ki sebatı göstermiş.
Muhterem alimler:
Moğolların ve Tatarların haberleri size gelmedi mi? Çin ve Hindistana kadar
uzanan Ortadoğuya kadar sınırlarını uzatan Bağdatta hilafeti mağlup edip
halifeyi öldüren daha sonra avrupaya yönelip oralarda da beberiliklerini
gösteren bu kavimlerin haberleri size gelmedi mi?
Ve yine Moğol, Tatar ve berberileri mağlup eden Alimlerimizin haberi sizlere
gelmedi mi? Devlet adamlarının, komutanların ve askerlerin yenilmesinden sonra
başarılara giden O gerçek alimleri biliyormusunuz? Daha aradan uzun bir süre
geçmeden Moğol ve Tatarların içine girerek onların sultanlarını emirlerini nasıl
Müslüman yaptıklarını duymadınız mı? Moğol ve Tatarların yaptığı onca vahşi
katliamların ardından onları İslama girdiren ihlaslı alimlerimiz ve
davetçilerimiz değil midir.? Onların fevc fevc İslama girdiklerine sizler
okumadınız mı?
Alim Kardeşlerim
Efendimiz s.a.v. buyuruyor; “Alimler yaratılanlar üzerinde Allahın en emin
olduklarıdır.” Allahın alimlere verdiği bu sıfat İslamı ve şeriatı bilmelerinden
ve Kuranı okuyup onunla ahlaklanmalarından kaynaklanmıyor mu? Öyleyse bu alimler
İnsanlara bildiklerini anlatmaları ve bilgiyi yaymaları gerekmiyor mu?
Değerli alim kardeşlerim siz büyük sahabe El Huzainin rivayet ettiği şu hadisi
şerifi bilmiyormusunuz. Diyorki Bir gün efendimiz s.a.v Hutbeye çıktı ve şöyle
dedi: “Onlar nasıl toplumdur ki komşularından haberdar değildirler ve onların
hallerini anlamamaktadırlar. Onlara iyiliği emredip kötülükten men
etmemektedirler. Ve yine onlar nasıl kavimdirler ki komuşularıyla iyi diyalog
kurup onlardan birşeyler öğrenmemektedirler. Sizlerden herbiriniz komşularından
birşeyler öğrensin ve sizlerden bir grup komşularınıza iyiliği emredip
kötülükten sakındırsın. Yoksa dünyada başlarına gelecek olanlara hazır
olsunlar.” Deyip hutbeden indi ve evine gitti. İçimizden birileri Bu kavim kim
ooabilir diye sordu ve bazıları bunların alimler ve fakihler olduğunu söyledi.
Ve onların cahil ve bilgisiz arap komşuları olduğu söylendi ve bu durum onlara
heber verildiğinde efendimize geldiler ve Ya Rasulullah bizden başkalarını
hayırla ve bizi şerle anmışsın diye Rasulullaha sordular ve Rasulullahta aynı
sözü onlara tekrar etti. Onlarda Ya RasulAllah başkalarının yaptıkları ve
suçlardan bizmi ceza göreceğiz dediler. Rasulullah tekrar onlara aynı hadisi
tekrar etti. Bunun üzerine Ya RasulAllah bizlere bir yıl mühlet ver dediler ve
Rasulullahın yanından ayrıldılar. Böylece Rasulullah Komşularını öğretmeleri ve
bilgilendirmeleri şartıyla onlara bir yıl müsade verdi.
Ve saygıdeğer alim kardeşlerim böylece bize düşen görevi iyice anlamış
olduğumuzu ümit ediyor ve Gerçek imanın ilmin ve güzel ahlakın yayılması için
gereken çabanın gösterilmesi gerektiğini tekrar hatırlatıyorum.
Allahın selamı üzerinize olsun.