RİYA (GİZLİ ŞİRK) |
Değerli kardeşlerim:
Hepimiz cenneti istemekte ve cennette bir yerinin olmasını, Allahın rahmetine
girmeyi ümit etmekte ve o firdevsi alada Nebilere komşu olmayı istemektedir.
Öyleyse hepimiz cenneti ve nimetlerine kavuşmayı dilemekte. Ve herkes ona
ulaşmak için kendine bir yol çizmekte veya doğru bir yolda gittiğini
zannetmektedir. insanoğlu hayatta herşeyin bir fiyatı olduğunu anlamış buradan
yola çıkarak cennetin yolunu ve ona giden yolları aramaya koyulmuştur. Ve
insanoğlu gururlanarak Allaha giden yolu unutup amel etmeyi terketmiş ve
kendisinin kazananlardan olduğunu hesap etmiştir. Ancak bu kainatı yaratan yüce
Allah insanoğlunu başı boş bırakmamış onun dünya ve ahiret saadeti için tutacak
olduğu yolu göstermiştir. Yüce Allah Kur’anı Keriminde buyuruyor ki;
“Rabblerinin ayetlerine inananlar, Rabblerine ortak tanımayanlar, ve rabblerine
dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri çarparak yapanlar, İşte
onlar iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar, Biz hiç kimseyi gücününün
yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap
vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.”
Öyleyse bu ayettende anlaşıldığı üzre cennete girebilmenin şartlarından ilki
Allah şirk koşmamaktır.
Değerli Kardeşlerim:
Allaha şirk koşmak En büyük günahlardan biridir. Mantık Akıl ve düşüncenin kabul
etmedeği bir gerçektir. Peki o zaman Allaha nasıl şirk koşulur.? Eğer onun bir
ortağı varsa bu yer ve gök nasıl bu düzen ve intizam içerisinde devam
etmektedir.? Eğer Allahın bir ortağı varsa yaratılanlarda ve bu kainatta nasıl
bir gidişat ve intizam söz konusudur.
Eğer Allahtan başka ilahlar olmuş olsaydı herşey bozulurdu.
“De ki: bana sadece sizin ilahınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi. Hala
müslüman olmayacak mısınız.”
Bundan dolayı değerli kardeşlerim aklı selim olan ve hakkı bilen herkes
evlatlarını Bir olan Allaha ibadet etmeye yöneltsin. Ve Gönderilen peygamberlere
ittiba etmeyi tavsiye etsin.
“Lokman oğluna öğüt vererek: yavrucuğum! Allaha ortak koşma! Doğrusu şirk büyük
bir zulümdür. Demişti.”
Bu şekilde Allahın şeriatı onun bir olduğunu ikrar etmiş, ve onun haricinde Rabb
arayanların gerici ve bağnaz olduklarını özgür olmaktan uzak olduklarını beyan
etmiştir.
“gördünüz mü lat ve uzzayı; ve üçüncüleri olan ötekini Menat’ı, Demek erkek
size, dişi ona öyle mi? O zaman bu insafsızca bir taksim. Bunlar sizin ve
atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiç
bir delil indirmemiştir.”
Ve yine buyuruyor ki;
“Musa şöyle dedi: Rabbim, kendi katından kimin hidayet getirdiğini ve hayırlı
akibetin kime nasip olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki zalimler iflah
olmazlar"
Firavun: Ey gelenler! Size benden başka ilah tanımıyorum. Ey Haman! Haydi benim
için çamur üzerine ateş yak, bana bir kule yapki musanın tanrısına çıkayım; ama
sanıyorum, O mutlaka yalan söyleyenlerdendir dedi.
O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize
döndürülmeyeceklerini sandılar.
Bizde onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik. Bak işte, zalimlerin sonu
nice oldu.!
Muhterem dinleyenler:
Zahiri olan şirkten başka bir başka şirk şekli vardır ki onda bir çok ameller ve
hasenatlar yok olup gider. İşte o da gizli şirktir. Yani riyadır. Şeddad b. Evs
diyorki: bir gün Rasulullahı ağlarken gördüm ve sordum; seni ağlatan nedir Ya
Rasulullah: Dedi ki; ümmetimin üzerinde var olacak şirkten korkuyorum. O zaman
onlar putlara güneşe aya tapmayacaklar, ancak işlerini başkaları görsün diye
yapacaklar. Muaz b. Cebelinde rivayet ettiği gibi Efendimiz buyurdularki Riyanın
en aşağı tabakası şirktir.” Ve yine imamı gazali diyor ki Riya insanların
kalplerinde kendisi hakkında iyi şeyler geçirmelerini istemesi içindir. Tıpkı
yırtık bir relbise giyip insanların kendisi için zahit insandır demelerini
istemesi gibi. Kimki yürüyüşüyle sesiyle ve hareketleriyle gösteriş yapar ve
iyiliği emredip kötülükten men ederken sadece insanların kendisi için davetçi
desinler diye yapıyorsa veya insanların kendisini övmesi için secdelerini
uzatıyorsa, veya sadakalarını herkesin göreceği bir şekilde verip hayır ve
hasenat sahibidir demeleri için yapıyorsa işte bunların herbirisi müşriktirler
ancak kendileri hissetmezler. Onlara Rabblerinin katında hiç hiç bir mükafat
yoktur. Onlar için yüce Allahın şu ifadesi yeterlidir
“Ey iman edenler: Allaha ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için
harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı
boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya
benzer ki sağnak bir yağmur isabet etmişte onu çıplak ve pürüzsüz hale
getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbirşeye sahip olmazlar. Allah
kafirleri doğru yola iletmez.
Hz Mesih buyuruyor ki; Eğer sizden biriniz oruçlu ise başını ve sakalını silsin
ve dudaklarını temizlesin ki insanlar onun oruç olduğunu bilmesinler. Sağ elinin
verdiğini sol eli bilmesin. Şayet namaz kılarsa evinin kapısını örtsün çünkü
Allah rızkı paylaştırdığı gibi ona olan yakarışlarıda paylaştırır.
Hz Ömer namazda başını öne doğru eğik olarak namaz kılan bir adamın yanından
geçerken ona şöyle seslenir. Huşulu namaz kılmak boyun bükmekle değil gerçek
huşu kalple bağlanmakta olur.
Buradan şu sonucu çıkarabiliriz. Yapılan her işin ve amelin arkasından Allahın
rızasını aramalı ve o kasıtla hareket etmeliyiz. Allahtan başka bir şeyle
yaptıklarını mukarene etmek isterlerse açık bir şirk içerisinde olurlar.
“Halbu ki onlara ancak Dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allaha
kulluk etmeleri emrolunmuştu.”
“Dikkat et! Halis din yalnız Allahındır.”
Değerli Kardeşlerim:
İlim çekirdek, amel ekim, ihlas ise sudur. Eğer yapılan işler övgü ve senaya
mazhar olmak için yapılmışsa o zaman o işte Allahın rızası aranmaz. Yakup El
Mekfuf buyuruyorki; İhlaslı olan tıpkı günahlarını gizlediği gibi sevaplarınıda
gizli tutar. O nedenle gerçek ihlas sahipleri kendi nefsine bakıpta aldanmaz ve
insanların hoşlanmasını ve övmesini dikkate almaz. Susi derki: gerçek ihlas
kişinin kendinde ihlası görmemesidir. Eğer kişi kendinde ihlas görüyorsa o zaman
onun ihlası da ihlası gerektirmektedir.
Sevgili dostlar:
İhlas sıfatı çok yüce bir sıfattır. Şayet ilim ve amelden sonra bir Müslümanda
ihlas olursa onda çok hayırlar oluşur. Efendimiz s.a.v. bu konuya işaret
ederekten şöyle buyuruyor. Kimki İhlaslı olarak Allaha kırk gün ibadet etse onun
kalbindeki hikmet, diline akseder.
Ve son olarak: Değerli dinleyicilerim şayet sizler cenneti arzuluyorsanız ve ona
ulaşmak istiyorsanız. Bunun ilk şartı Allaha halis bir şekilde kul olmaktır. Ve
ona ortak koşmamaktır. Yaptığın her işte söylediğin her sözde her ahlakında
Allaha karşı halis olmak durumundasın.
Ve böyle yaparsan bilki kıyamet günü tıpkı şu ayeti kerimenin hitabı etttiği
kişilerden olursun.
“İşte onlar iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar”
Hamd Alemlerin Rabbı olan Allahadır.