İHTİLAF VE DİYALOG ADABI |
İSLAM KONFERANSI Bufalo – New York 27/5/1997 |
Bismillahirrahmanirrahim
“Rahman ve Rahim Olan Allahın Adıyla”
Hamd Alemlerin Rabbı olan Allaha Salat ve selam onun Peygamberine ve Ashabına
Olsun.
Değerli Müslümanlar:
Yaratılanların hepsi Allahın yakınlarıdır. Allah Onları tek bir nefisden
varetmiş, farklı mizaçlarda oluşturmuş, beyinlerinde Allahtan başka kimsenin
bilemeyeceği ufuklar açmıştır.
“O’nun delillerinden biri de ,gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve
renklerimizin değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır.”
Yüce Allah, İnsanları farklı şekillerde yaratmış olması ayrılığa ve husumete yol
açmamalıdır. Akıllı olanlar bu farklılıktan dersler çıkarıp bunda yardımlaşma ve
dayanışmaya gitmelidirler.
Bunun örneğini Efendimizin hayatında en güzel şekilde görmekteyiz.
Bu gün dünyada İslam adına var olan bir çok mezhep vardır. Bu farklılık gün
geçtikçe genişlemekte ve batı dünyasınıda içine almaktadır.
Sormak gerek…. Acaba bunca farklı görüş ve fikirlerin var olduğu bu ortamda
diyalog ve anlayış hakim midir?
Bu gün başta cezayir ve Afganistan olmak üzere dünyanın bir çok yerinde olması
gerekenin aksine bir durumun var olduğu göze çarpmaktadır. Bu da Müslümanların
Selefi Salih yolundan uzaklaşarak kendilerine göre bir yol tutmalarından
kaynaklanmaktadır.
Sahabeyi Kiram Efendimizden sonra hareket eden birer okul haline gelmişler ve
yeryüzüne yayılmışlardır. Rasulullahın medresesinde yetişmiş olmalarına karşın
yapmış oldukları içtihatlar herzaman aynı olmamıştır. Herbiri kendine uygun
ictihadı söylerken diğer görüş ve ictihatlara karşı herzaman saygı içerisinde
olmuşlardır.
Hz Aişe r.anha bir çok kez ileri gelen sahabelerin görüşlerine karşı çıkmış ve
onların meseleleri yorumlamadaki eksikliklerini beyan etmiştir. Bu konu ile
ilgili olarak İmamı Suyuti “Doğruyu bulmada Hz Aişenin sahabeye cevapları”
eserini yazmıştır. Bu kitap Hz Aişenin sahabelerden Ebu Hureyre, İbni Abbas ve
Ebu Derda’ya karşı almış olduğu tavırları toplamıştır. Tabiki bu tür bir çalışma
saygı ve diyalog dahilinde düşmanlığa ve husumete yol açmaksızın yazılmış,
sahabeler arasında var olan fikir ve görüş ayrılıklarının hangi düzeyde olduğunu
en güzel şekilde bizlere göstermiştir.
Sahabeler arası ilişkilere şöyle bir göz atttığımızda görüyoruz ki onca farklı
görüşler ve fikirler olmasına karşın bu farklılıkların hiç biri ayrılığa ve
bölünmeye sebebiyet vermemiş.
Hz osman r.a Halife olduğu dönemde bayram namazını kıldırdıktan sonra hutbeye
çıkardı. Müslümanlar bu durumdan hutbenin pek ehemmiyetli olmadığı görüşüne
vardılar. Bu durumun hoş bir şey olmadığını gören Hz Osman, Hutbeyi Namazdan
önceye alınmasını emretti.
Bu durum Ebu Zerr El Gıffariye ulaştığında kızmış ve Hz osmanın yanlış yaptığını
ve Rasulullahın her zaman bayram hutbesini namazdan sonra verdiğini
belirtmiştir. Ancak Kurban Bayramı geldiğinde Ebu Zerr Hutbenin Namazdan önce
olmasını emreder. Bu durumda etrafındakiler sorarlar peki sen bu durumu Hz Osman
dediğinde kabul etmemiştin.
Der ki; Muhalefet etmek o an için gerekliydi.
Bu ifade sahabenin kendi arasındaki durumunu ne güzel açıklıyor.
Müslümanlar Hutbeyi namazdan önce verilmesi durumuna uzun bir süre daha devam
etmişler daha sonra eski haline döndürmüşlerdir.
Muhterem kardeşler:
Tarih sahnesine Şöyle bir baktığımızda İslam alemi dört mezhebin nasıl
yaşadığınıda şahit olmuştur. Birbirlerine karşı olan saygı ve ihtiramları
doğrusu hat safhadaydı. İmamı Şafii derdi ki; bu mesele bizce böyledir… ancak
Hanefi alimlerince farklıdır. İmam Malik derdi ki, Bu mesele bizce böyledir…..
Şafiilere göre ise farklıdır. Sevgi ve saygı ortamında oluşturulmuş ve
Rasulullahın terbiyesinden geçmiş bir sahabenin arkada bıraktığı bir ümmetti
onlar.
Fıkıh kitaplarında onca ihtilaflar ve farklı görüşler olmasına karşın biz
görüyoruz ki Şafii İmamları Hanefi İmamlarını, Hanefi İmamları Maliki imamlarını
saygı ve övgü ile anıyorlar.
Tabiki İslam fıkhı dört mezheple sınırlı kalmamış, bunun dışında farklı görüşler
beyan eden İbn Cerir Taberi, Caferi Sadık, İmam Leys b. Sad, İmam Evzai gibi
daha birçok müctehidin de görüşlerini fıkıh alanında yerini almıştır ve bunlar
arasında dahi saygı sevgi ve ihtiram aynı şekilde geçerli idi.
Tabiki yukarıdaki duruma istisna teşkiledebilecek hadiselerde olamadı değil.
Mesela Mutezileler Abbasi saltanatında yerlerini aldıktan sonra kendi görüş ve
fikilerini kılıçla kabul ettirme yoluna gitmişlerdir. Bu da tarihe kara bir
sayfa olarak yazılmıştır.
Bu şekilde Müslümanlar; İslam tarihi içerisinde farklı düşünce fikirlerin var
olduğu ortamlarda ortak noktayı bulmayı başarmışlar ve sorunları engüzel bir
şekilde aşmayı bilmişlerdir.
Kendileri dışında ki görüş ve fikirleri kabul etmeyen gruplar ise zamanla yok
olup gitmişlerdir. İşte bunlardan bir tanesi Hariciler. Müslümanlar içerisinde
en muttaki ve en salih kişiler olmalarına karşın kendi düşünce ve fikirlerine
girmeyen herkesin kanını helal görmüşler, Akide ve Fıkıh alanında kendilerine
farklı bir yol çizmişlerdir.
Muhterem Müslümanlar:
Biz şu anda birlik ve beraberlik içerisinde olmanın yollarını aramaktayız. Ancak
bu arayış başkalarının düşünce ve fikirlerine karşı çıkmayı gerketirmemeli.
Tıpkı İslamın ön gördüğü gibi…. Sofi ile Selefi, Yenilikçi ile gelenekçi,
Zahirici ile Fıkıhçı, Sünni ile şia’nın bir arada olduğu ve Dinimize hizmet
etmek adına yapılabilecek her türlü çalışmada birlikte olmayı hedeflemeleyiz.
Öyleyse buradan İslam için çalışan değerli kardeşlerimize çalışmalarında
fayadalı olması amacıyla bir kaç meseleyi hatırlatmak istiyorum:
1- Başta niyet olmak üzere düşünce ve çalışmalarınızı Allah için yapmak. Bu
konudaki sloganınız şöyle olmalıdır.
“Ya Rabb Maksudum sensin ve İsteğimde Benden Razı olmandır.”
2- Ümmetin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için Birlik ve beraberlik
içerisinde çalışıp omuz omuza olmak:
“İyilik ve sakınma üzerinde yardımlaşın., günah ve düşmanlık üzerine
yardımlaşmayın.”
3- Ortak noktalarda yardımlaşma, İhtilaf edilen konularda da nasihatleşme.
4- Var olan tüm ihtilaflar teferruatlarla ilgilidirdi. Temelde hiç bir ihtilaf
yoktur. Var olan ihtilalar ise ümmet için birer rahmettir.
5- Aşırıcı, sıkıcı ve sert olmayın:
“Kolaylaştırın zorlaştırmayın, Müjdeleyin nefret ettirmeyin.”
6- Görüşlerinize muhalif olan konularda çalışırken önyargılı ve peşin hükümlü
olmayın.
7- En güzel şekilde karşılık verin verin:
“Sen Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde
mücadele et.”
8- Yapılan diyolag ve görüşmelerde son kararı verecek bir hakim veya bir
mercinin olmadığını bilin.
Farklı görüş sahibi iki kişiden; biri diğerine şöyle der: Benimle konuşmaya
başlamadan önce bir şartın mı? evet der: Kızma, sinirlenme, öfkelenme, şaşırma
ve peşin hüküm verme. Her ikimizinde gayesi doğruyu bulmak ve hak olanı
aramaktır.
9- Yüce Allahın yarattıkları ile olan diyaloğu emir-nehiy düzeyinde olmasına
karşın Kuranı kerimin bir çok yerinde Kulları ile yapmış olduğu diyaloğu
görebiliyoruz. Bu da yüce Allahın kullar arasındak ilişkinin nasıl olması
gerektiğine bir işarettir.
10- Efendimiz s.a.v ile birlikte başlayan İslam devleti günümüze kadar geldiği
sürecte bazen zayıflamış bazende güçlenmiştir. Şayet güçlü olduğu dönemlere
bakacak olursak görürüz ki o dönemler saygı ve diyaloğun en üst düzeyde olduğu
dönemlerdir.
11- İnanca olan mecburiyet, atalarımız, dedelerimiz ve Üstadlarımızın görüşleri
Akli ve nakli delillere ters düşürülürse ozaman sitenilen diyalog ortamı kalkar
ve doğruya ulaşmak zorlaşır.
İbni Kayyim Üstadı İbni Teymiyye nin aksine bazı konularda farkı görüşler beyan
edince kendisini suçlamak istemişler ve oda şöyle demiştir. “Ben Üstadım ibni
teymiyye yi seviyorum ancak Hak ve doğruyu daha çok seviyorum.”
12- Gerçeğin bir ve tek olması ona ulaşılacak yollarında tek olmasına ve farklı
yöntemlerin kullanılmasına mani olamaz. Bu nedenle farklı yöntem ve üslupların
kullanılması Hakkın özüne tesir etmez.
Son olarak:
Ben İsterim ki tüm müslümanlar şu ayeti kerimeyi tam olarak içlerine
sindirsinler. “Allahın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin” Kuranı
kerimin birlik ve beraberliğe çağıran ifadelerini içlerine alsınlar. Sözlerimi
Şu ayeti kerminin ışığı altın da yapılacak İslami birlik gününü temenni ederek
son veriyorum.
“Size selam verene ‘sen mümin değilsin’ demeyin.”
Hamd Alemlerin Rabbı olan Allah’adır.