SEMAVİ DİN MENSUPLARI ARASI |
Canterbury Başpiskoposu Dr. George Kiri Ve Beraberindeki Heyetin Ebun Nur Camisini ziyaretleri münasebetiyle Şam – Suriye 29/9/1999 |
Bismillahirrahmanirrahim
“Rahman ve Rahim olan Allahın adıyla”
Ahmet Kuftaru HocaEfendi Haftalık cuma sohbetlerini yaptığı Ebun Nur Camiinde
verdiği, Dr. Goerge Kiri ve beraberindeki heyet, Amerika Şam büyükelçisi,
Ortadoğu Kilisesi papazları, bunun yanısıra Müslüman Din adamları ve yoğun bir
halk kitlesinin katıldığı sohbeti…..
Hocaefendi başta Başkipos olmak üzere sohbette hazır bulunan heyetleri ve
konukları selamladıktan sonra Semavi Din mensupları arasında olması gereken
ilişkiler üzerine şöyle bir konuşma yaptı:
Büyük görüşmeler büyük sonuçlar doğurmalıdır.
Semavi dinler insanın hem maddi hemde manevi anlamda olgun bir şekilde yetişmesi
amcıyla yeryüzüne gelmişlerdir. Öyleki bu insan toplumun yetişmesinde ve
oluşumunda önemli pay sahibi olduğu gibi, gelen semavi dinlerde faydalı olanları
tavsiye etmiş zararlı olanlardan kaçınılmasını istemiştir.
Semavi Dinler insan aklının gerçek özgürlüğüne kavuşması ve aklın olgunlaşması
için gelmiş, iddia edildiği gibi akla ve mantığa ters düşecek şeyleri
söylememiştir.
HocaEfendi sözlerine şöyle devam etti: Eğer bugün toplumlar evrensel barışın
oluşmasını bekliyorlarsa, bu gün Semavi dinler başta Allah ile kul arasında
olmak üzere Kul ile kul arasında olması gereken barışın temellerini çoktan
atmıştır. Matta incilinde Hz İsa diyor ki; “Merhamet edenlere müjdeler olsun ki
onlar da merhamet edilecektir. Barışı getirenlere selam olsun ki onlar Allahın
oğullarıdır.”
Ve İşte Efendimiz s.a.v. Buyuruyor ki; “Merhametli olanları Rahman da merhamet
eder. Yerde olanlara merhamet edinki gökte olanlar size merhamet etsin.” Yüce
Allah Peygamber Efendimiz için buyuruyor ki; “Biz seni ancak alemlere rahmet
olarak gönderdik.”
Yüce Allah Kuranı Keriminde buyuruyor ki; “Allah sizleri barış kapısına
çağırıyor” bununla birlikte yüce Allah Müslümanların kendi aralarında ki
selamlaşmanın dahi barış adıyla olmasını isityor. “Allahın selamı ve rahmeti
üzerinize olsun!”
Bu gün İslamiyet ve Hristiyanlık İnsanları sevgiye ve barışa davet etmektedir.
İşte Hz İsa, Yuhanna incilinde diyor ki; Size olan vasiyetim: birbirinizi
sevin….”
İşte Efendimiz s.a.v.; “Kişi kendisi için istediğini Mümin kardeşi için
istemedikçe gerçek mümin olamaz.”
Yuhanna incilinde şöyle denmektedir: Kim ki kardeşine buğzederse bir insan
öldürmüş gibidir. Bir insan öldürene de asla ebedi hayat yoktur.
Bütün semavi dinler Sevgiye barışa ve kardeşliğe davet etmişlerdir.
İslam zulme karşı çıkmış ve hadisi Kutside yüce Allah şöyle buyurmuştur. “Ey
Kullarım ben zulmü kendime haram kıldım. Ve kendi aranızda da zulmü haram
kıldım. Zulmetmeyin.”
Efendimiz s.a.v buyuruyor ki; “Yaratılanların hepsi Allahın yakınlarıdır.
Allahın en sevdikleri de O’nun yakınlarına faydalı olandır.”
Hz İsa vasiyetinde şöyle demiştir: Kardeşlerim Allah sizi özgür olmaya davet
ediyor. Bu özgürlüğü şehevi arzularınızı tatminde kullanmayın. Bilakis
birbiriniz için kullanın.
Yuhanna incili der ki; Kimin iki elbisesi varsa birini olmayana versin. Kimin
yiyeceği varsa aynı şekilde yapsın.
Efendimiz s.a.v. buyuruyor ki; “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”
Matta İncili der ki; İnsan Dünyaları alsa fakat kendini kaybetse ne kazanmış
olur…
Gerçekte İslam, Diğer Semavi dinleri ortadan kaldırmak için gelmemiş bilakis
yenilemek ve tamamlamak için gelmiştir. Hz İsa buyuruyor ki: Ben eksiltmek için
değil tamamlamak için geldim. Bu manaya işaret eden Peygamberimiz şöyle
buyuruyor; “Benim ve benden önceki Peygamberlerin örneği tıpkı bir adamın
yaptığı binada bir tuğla boşluğu kadar yer bırakıp görenlerin hayran olduğu bu
binada o boşluğa hayret eder duruma gelmeleridir. Ve ben işte o boşluğum.
benimle o boşluk dolduruldu ve bu bina tamamlandı ve ben Peygamberlerin
sonuncusuyum.” Yüce Allah Kuranı Keriminde buyuruyor ki; “Biz Allaha ve bize
indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve esbata indirilene, Musa ve isaya
verilenlere, Onların hiç biri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece
Allaha teslim olduk deyin.” Efendimiz s.a.v.; “Biz Peygamberlerin Dini bir,
fakat şeriatı farklıdır.” İşte bu şekilde ne Hz İsa, Hz Musanın dinini yıkmak Ne
de Hz Muhammet Hz isanın dinini ortadan kaldırmak için gelmemiştir. Her
Peygamber kendinden öncekini onaylamış ve kendinden sonrakini müjdelemiştir.
İşte bu Kuran Bütün semavi dinleri bir araya toplamış, Bütün Nebilere iman
etmeye davet etmiştir. Çünkü Onların hepsi Allahın medresesinde eğitim
görmüşlerdir. Ve hocaları yüce Allahtır.
Dinler insanların maslahatları için vardırlar. Yüce Allah Hadisi kutside
buyuruyor ki; “Ben sizleri sizin menfaatiniz için varettim kendimi için değil.”
İşte bu şekilde Dinin öğretileri tamamlanıyor ve merhamet tohumları ekiliyor.
Şayet iman gerçek mahiyetiyle anlaşılmış olsa tıpkı gökten inen yağmurun saflığı
gibi insanlara hayat verirdi. Eğer bu su insanların pislikleri ile karışırsa o
zaman sağlık yerine hastalık, hayat yerine felaket vermiş olur.
Bu nedenle Efendimiz s.a.v. her yüzyılda bir dinin yeniden gözden geçirilmesi
gerektiğini söylüyor. Buyuruyor ki; “Yüce Allah her yüzyılda bir, insanların
dini işlerini yenileyecek bir müceddid gönderir” İşte tüm bunlar yüce Allahın
biz kullarına verdiği değer ve Rasulullahın ümmeti üzerinde ki titizliğidir.
Bu gelecek olan müceddidlerin görevini Efendimiz şu şekilde ifade ediyor: “Bu
ilmi, kendilerinde değer olanlardan alırlar ne tahrif edicilere ne bozuculara ve
nede yanlış tevil yapanlara benzemezler”
Bizler Din öncüleri olarak bu büyük sorumluluğu yüklenip Dinin aslına ve özüne
dönmesini sağlamalıyız. Peygamberlerimizin davet ettiği gibi dinimizi
anlatmalıyız. Tahrif edicilerden yanlış te’vilcilerden dinimizi uzak tutmalıyız.
Yeryüzünde hiç bir aç kalmamalıdır; “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir”
Yeryüzünde hiç cahil kalmamalıdır; “Ancak öğrenen ve öğreten bendendir.”
Yeryüzünde hakkın galip gelip batılın zail olması gerekir; “Hak sahibinin
herzaman sözü vardır…” Ve Müminlerin halifesi Ömer, Emrindeki valiye şöyle
diyordu; “Siz nezamandan beri insanları köleleştiriyorsunuz, ki Anaları onları
hür olarak doğurmuştur.”
Bizler Dini öncüler olarak bu tür organizasyonlarda bir araya gelip aslı bir
olan dinlerimizin tekrar özüne dönmesi için çaba sarfetmeliyiz. Bir başka açıdan
mazlumların yanında olmalıyız. Filistinlilerin yanında olmalıyız. Onların zulme
uğramaması adına ve vatanlarına tekrar dönmeleri adına onlarla beraber
olmalıyız. Unutmamalıyız ki Allah mazlumlara yardım edilmeyen bu dünyadan razı
olmaz.
Şayet biz Din öncüleri olarak bize düşeni yapabilirsek dünyada barıştan öte
kardeşlik ve merhamet doğacaktır.
Ben temenni ediyorum ki bu görüşmemiz, temelleri sağlam, dalları gökyüzüne
ulaşan bir tohumun atımı olur. Meyveleri tüm insanlığa ulaşacak barış ve adalet
olur. Öyleki bu barış sadece savaşların sona ermesine değil cahillik ve geri
kalmışlığa da bir deva olur.
HocaEfendi sözlerine şöyle devam etti: Bu asırda İnsanoğlu iki önemli savaşı
yaşadı ve bu savaşlarda milyonlarca insan öldü. Birçok şehir yerle bir oldu.
Öldürücü silahlar icat edildi. Ortaya fikri çatışmalar, kavimler arası kavgalar,
maddi ve manevi bir çok çöküntü meydana geldi. Tabiki bu kavgalardan din
kesinlikle uzaktı. Ve insanoğlu bu asrın sonlarında şu neticeye vardı. İnsanlık
ancak yüce Allahın indirdiği inanç ve fikirle ıslah olabilir. Bu nedenle
asılları ve temelleri bir olan bu semavi dinler bilmelidirler ki bu yirmibirinci
yüzyıl İman asrı olacaktır. Başta bütün sorumlular olmak üzere din öncüleri bu
asrın barış ve kardeşlik asrı olması için gayret etmelidirler.
Kuftaru sözlerine şöyle devam etti: İngiltere valiahtı Kral Chars başta olmak
üzere dışişleri bakanı Robin Kouk İslam ile batı arasında diyalog gerekmektdir
dediklerinde ne kadar sevinmiştik. Bu gün batı medeniyeti ve kültürü ulaştığı
zirve için İslama borçludur. Bu gün varılan tüm medeniyet esaslarında İslamın
etkisi vardır. Bugün itibarıyla batının en büyük hatası İslam medeniyetini garip
bir şey olarak kabul etmeleridir. İslamiyet ve Hristiyanlık kültürü birbirine o
kadar yakındır ki tarih içinde birbirlerine girmişlerdir. Bu gün İngilterede az
sayılamayacak derecede İslam toplumu vardır. Yaklaşık 900’e yakın camii ve iki
milyona yakında Müslüman vardır. Buradaki Müslümanlar İngiltere da gerek
kültürel gerekse siyasi alanda önemli rol oynamaktadırlar. Batı ile aramıza
yanlış anlaşılacak meseleleri göndeme getirmemeliyiz çünkü ahlaki ve ekonomik
çöküntünün içerisinde iken barıştan başka bir çıkar yolumuz yoktur.
Şeyh Kuftaru sözlerine şöyle devam etti: Bu tür çağrılar ve açıklamalar
gösteriyorki artık batı dünyası gerek devlet bazında gerekse çalışma alanında
İslama karşı bir yönelişi vardır. Ama bunun yanında İslam alemi batının israile
olan desteğini de görmezliken gelemez elbette. Batıdan israile yapılan
milyarlarca yardımı ve silah yardımını unutmuş değildir. Başta birleşmiş
milletler olmak üzere Uluslararası güvenlik konseyinin aldıkları onca kararların
ehemmiyetini kavrayabilmekteyiz.
İşte bu iki ayrı durumun arasında varolacak ilişkiler gösteriyor ki batının her
an için kurulacak diyalogları hiçe sayabilme güdüsü bulunmaktadır.
Ahmet Kuftaru şöyle devam etti: Bizler barış ve hoşgörü temsilcileriyiz.
Kendimiz ve hepimiz için aziz bir hayat istiyoruz. Ancak topraklarımızın
gasbedilmesine, Haklarımızın çiğnenmesine, Mukadesatımızın hiçe sayılmasına razı
olamayız.
Kudüsteki Müslüman ve Hristiyan mukaddesatı gün geçtikçe erimektedir. Müslüman
ve Hristiyan öncüleri bir olup Kudüsün barış şehri olması için çalışmalıdırlar.
Din adamları her iki toplum arasında kardeşlik ve adaletin oluşması için çaba
sarfetmelidirler.
Semavi dinler İnsan haklarının korunmasına çağırmışlar ve Din insanlığın geriye
gitmesini değil aksine ilerlemesini istemiştir. İddia edilenler gibi değil!
Her nekadar Din öncüleri Dini aslına çevirmek için çaba sarfetselerde, ellerinde
olmayandan sorumlu olmayacaklardır. Bizler inanıyoruz ki bir gün gelecek ve
dünya Allaha iman gölgesinde tek ve bir olacaktır.
Son olarak saygıdeğer misafirlerimize en derin saygılarımı sunar bu topraklarda
kaldıkları sürece rahat ve huzurlu olmalarını dilerim.
Hamd Alemlerin Rabbı olan Allaha