Hakikatı ve Özüyle İslam Kavramı |
Şeyh Dr. Ahmet KUFTARU Hocaefendi İSLAM KONFERANSI New York – Buffalo 23 – 27/5/1997 tarihleri arası |
Hamd Alemlerin Rabbı olan Allaha, Salat ve selam onun uyarıcı, hidayet edici
ve mürşit olarak gönderdiği Rasulünün üzerine olsun.
Muhakkak ki İslam hidayet edici ve insanlara mutluluk ve saadet getirici olarak
gelmiştir. Yüce Allah Kur’anı Keriminde Rasulullaha atfen “Biz seni ancak
alemlere rahmet olarak gönderdik.” Buyurmuştur.
İslam, insanın tüm herşeyiyle ilgilenmiş tüm insanlığın feraha ermesi için
çalışmıştır.
Bunları İslamın, ilim, terbiye, ümmetin birliği ve insan hakları hususunda
vermiş olduğu önemle açıklayabiliriz. Tabiki başta kadının konumu ve özgürlüğü,
inanç ve fikir özgürlüğü diğer din mensupları ile dostça yaşama meselelerini de
etkileyerek.
1- İslamın İlme verdiği önem
İlim ve marifet başta olmak üzere İslam tüm insanları cehalettten kurtarmayı
hedeflemektedir. Allah Rasulü buyuruyor ki; “İlim talep etmek her müslümana
farzdır.” Ve yine buyuryor ki; “İlmi öğrenen veya öğreten olmayan benden
değildir.”
İslam müslümanlar için öyle güçlü bir kaide koymuştur ki ilmi belirli bir sınıfa
haiz kılmadan tüm topluma gerekli kılmıştır. Rasulullah bir hadislerinde
buyuruyorlar ki; “onlar nasıl bir toplumdur ki komşularıyla ilgilenmiyorlar
onlara öğretmiyorlar ve onlara nasihat etmiyorlar.”
Demek istiyorki; onlara ne oluyorda akılları ile düşünmüyorlar ve ilmi, hakikatı
ile bilmiyorlar. Rasulullah bu durumda Alimlere sorumluluk yükleyerek onların
öğretmesini ve akıllandırmasını isteyip, iyiliği emredip kötülükten
nehyetmelerini istemektedir.
Daha sonra cahil kimseler için öğrenmelerini istemiş ve eğitim hususunda atik
olamalarını söylemiştir.
İşte Rasulullahın çizgisi…. Eğitimin İslam nizamındaki gerekliliğine işaret
ediyor. Alimin öğretmesini cahilin öğrenmesini istiyor. Tabiki bununlada
yetinmeyerek öğrenmeyenlerde de hayır olmadığını açıklıyor. buyuruyor ki;
“İnsanlar iki gruptur ya öğrenen ya öğreten, her ikisininde sevabı aynıdır.
Ancak insanlardan arada olan varsa onlardan hayır yoktur.”
2- İslamın terbiye ve ahlaka verdiği önem
İslam ahlak ve terbiye mefhumunu elzem kılmıştır. Kötülere ve münkirlere savaş
açmış, Toplum içi dengenin kurulması için her ferde düşen görevi anlatmıştır.
Alim öğretecek cahil öğrenecek zengin infak edecek. “İmkanı geniş olan, nafakayı
versin.”
3- Dinine bakmaksızın fertler arası dengenin sağlanması
Toplumsal dengenin kurulmasında İslam, fakirlerin zenginleşmesini istemiştir.
İslam fakirliğe karşıdır fakir olanlara değil, tıpkı küfre karşı olduğu gibi.
Rasulullah buyuruyor ki “Neredeyse fakirlik küfür olacaktı”
Sahabeyi Kiram Rasulullahın sohbetleriyle zenginleşmişlerdir. Buyuruyorki;
“sizler fakir değilmiydiniz ki Allah benimle sizleri zenginleştirdi.”
Rasulullah toplum düzeni için fakirliğe savaş açıp fakir olanların yardımına
koşmuştur. Buyuruyor ki; “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.”
İşte bu hadis bir temeldir. Ve müslüman İslamda bu temel üzere terbiye edilir.
İnsanın akidesi ve terbiyesi bu inanç üzeredir. Ve Rasulullahın yolu fakiri
zenginleştirmekti. Bunun için belirli bir miktar doğrultusunda zenginin malından
fakire pay ayırdı. Buyuruyor ki; “Sadaka, zenginden alınıp fakire verilendir.”
İslam fakirlikle mücadeleyi sadece müslümanlarla sınırlamamış bunu tüm topluma
mal etmiştir. Rasulullah sadaka dağıtırken kendine bir yahudi geliyor ve benim
hakkımı da ver diyor. Rasullah; “senin müslümanların sadakasından hiç bir payın
yoktur.” Rasululah bu dilenciyi geri çevirmiş olamazdı… çünkü Allah onu alemlere
rahmet olarak gönedermişti. Tam o arada vahiy iniyor ve insan haklarını koruyan
dünya kardeşliğini isteyen bir ayet nazil oluyor. “onların hidayeti sende
değildir.” Yani sen onların hidayetinden ve doğru yolu bulmalarından mesul
değilsin. Sen sadece onların insanlık yönüyle mesulsun. “Ya Muhammet onları
doğru yola iletmek sana ait değildir. Lakin Allah dilediğini doğru yola iletir.
Hayır olarak harcadıklarınız kendi iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları
ancak Allahın rızasını kazanmak için yapmalısınız.”
4- Ümmetin birliği
İslam araplara inmiş olmasına karşın insanlığı bir olmaya ve tek olmaya davet
etmektedir. Hadisi Şeriflerinde Peygamberimiz: “Müminler arasındaki saygı sevgi
ve mehamet hissi tıpkı bir ceset gibidir. Eğer o cesette her hangi bir uzv
hastalanırsa diğerleri de onunla aynı rahatsızlığı çeker.”
Rasulullah İslam dinin araplar üzerinde ki önemini de belirtmiştir. Buyuruyor
ki: “siz dalelette iken Allah sizi benimle hidayete eriştirmedi mi, siz
parçalanmış iken Allah benimle sizi tekrar bir araya toplamadı mı.?”
5- İnsan haklarının korunması
Rasulullah s.a.v. bizlere İnsan hakkını korumamızı ve saygılı olmamızı
öğretmiştir. Bir yahudinin cenazesi geçerken ayağa kalktığında sahabesi ya
rasulallah o bir yahudidir demişler Rasulullahta “peki o insan değil midir.”
Diyerek insana olan saygısını göstermiştir.
Bu ve bunun gibi Rasulullahın daha birçok hareketi insan haklarına saygılı
olmayı bir kanun halinde getirmiş ve bunu sosyal yaşantının bir gereği olması
için toplumu öylece eğitmiştir.
6- Kadının kazanılması ve özgürlüğü
İslam zulme uğrayan kadının yanında olmuş ve onun tekrar insan gibi muamele
görmesini sağlamıştır. Önceleri diri diri toprağa gömülürken, büyüdüğünde
kendisine hiç bir hak verilmezken, miras ve mal sahibi olamazken, İslam, onları
bu halden kurtarmıştır. Diri diri toprağa gömülen kızlar için yüce Allah; “Diri
diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda….”
Buyurmuştur. Kadına mirasda ki hakkını vermiş; “Ana-babanın ve yakınların
bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır; ana-baba ve yakınların
bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır.”
* İslam kadına hakkını isteme özgürlüğü vermiştir: Havle binti Salebe
Peygamberimize gelerek kocasından şikayet etmiş ve demiştir ki; kocam benimle
ben küçük yaşta ve güzel iken evlendi şimdi yaşlandım ve çocuklarım oldu, kocam
beni bırakıp gitmek istiyor eğer bir yetkin varsa kullan ki ben kocamla birlikte
yaşayayım. Rasulullah cevap olarak “böyle bir konu üzerinde bilgim yoktur ve
emrolunmadım buyurmuştur.” Havle defalarca Rasulullaha gelmiş ve kocasıyla
yaptığı mücadeleyi Rasulullaha anlatmıştır. Ve son olarak demiştir ki; Allahım
ben bu halimi sana şikayet ediyorum diyerek Rabbine yalvarmıştır. Daha aradan
uzun bir zaman geçmeden Peygamberimiz; “müfdeler olsun san ey Havle” deyince
buyur ya Rasulallah demiş O’da şu ayeti kerimeyi okumuştur. “Kocası hakkında
seninle tartışan ve Allaha şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir.
Allah sizin konuşmanızı iştir. Çünkü Allah işitendir, bilendir.”
İşte bu andan itibaren kadınlara böyle davranan erkekler için bir ceza olarak bu
ayet kalmıştır.
7- İslam ve diğer semavi dinler, fikir ve inanç hürriyeti.
Değerli kardeşlerim; yüce Allah Hz Muhammedi ilim ve marifetle kuşatılmış olarak
yeni bir medeniyet ve diğer semavi dinleri tamamlayıcı olarak gönedermiştir.
Hadisi şeriflerin de Rasulullah; “ Benim durumum diğer Peygamberler gibidir.
Tıpkı bir adamın yaptığı bir binada bir tuğla boşluğu kadar biryer kalır herkes
o binanın güzelliğinden ve cazibesinden bahsederken o tuğla boşluğu kadar olan
yerden hoşnut olmaz. İşte ben o boşluğu tamamlamak için geldim. Ve benden
sonrada Peygamber yoktur.”
İslam diğer dinlerin bina ettiği yapıyı tamamlamak için gelmiş, ne incili nede
hz. İsayı ortadan kaldırmak için gelmemiştir. Ne tevratı kaldırmak ne de hz.
musanın nübüvvetini silmek için gelmemiştir.
“Ey iman edenler size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize iman edin;”
Dr. Faruk el Hak bana demişti ki; ben önceden Hz isadan nefret ederdim ancak
nezaman ki müslüman oldum artık Kur’andaki İsayı sevmeye başladım. Ve asla Hz
isanın kilisesi ile ikna olmamıştım.
Değerli müslümanlar işte İslam budur. Diğer dinleri yok saymamış ve bilakis
onlara tamamlayıcı olarak gelmiştir.Kuran: “bu gün sizin Dininizi tamamladım”
buyurarak İslam dininin diğer dinlere göre yerini açıkca ortaya koymuştur.
İslam kendi toplumundan hertürlü konuda kendisine müracaat edilmesini istemiş,
İyiliği emreden kötülüğü nehyeden bir toplum olmasını istemiştir. “Sizden Hayra
çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar
kurtuluşa erenlerdir.”
Araplar İslama girdikten sonra İslam, onlara yeni bir hayat ve nizam sunmuştur.
İçlerinde ki düşmanlık dostluğa ve sevgiye, vahşilikleri rahmete, cahillikleri
ilme ve marifete dönüşmüş ve bu ilk öğretmen hz. Muhammet tarafından
gerçekleştirilmiştir. “Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı
ümmetsiniz.”
Bu durumda müslümanların, Allahın şu ayetine icabet etmeleri gerekmez mi;
“insanları hikmetle ve güzel öğütle İslama çağır.”
Değerli kardeşlerim asırlar boyu İslamın adı kirletilmeye çalışılmış ve
müslümanlar ise parça parça olmuştur. Her İslami mezhep diğer mezhebi başka bir
Dindenmiş gibi görmeye başlamıştır.
Bilinmesi gerekir ki mezhep imamları hiç bir zaman kendi mezhepleri için
taassupçu olmamışlardır. Ve her zaman doğruyu aramayı ve hakikata ulaşmayı
tercih etmişlerdir.
* öyleyse bize düşen İslama ve Kur’ana yeniden dönmektir. Gerekli olan tüm fıkhi
çalışmalar yapılıp yeniden düzenlenmeli ve zamanımızda bununla ilgili bir sorun
kalmamalıdır ki asıl ilgilenememiz gereken konulara eğilebilelim.
İşte bizim İslamımız; hakikatı, özü ve tüm zerafeti ile budur.
Hamd alemlerin Rabbı olan Allahadır.