SONSUZ NUR |
Şeyh Dr. Ahmet KUFTARU Hocaefendi DÜNYA KÜRSÜSÜ KONFERANSI (İnsanlığın devamı için değer ölçülerinden feragat) Japonya – Kiyoto 17 – 23 Nisan 1993 tarihleri arası |
Bismillahirrahmanirrahim
Değerli başkanlar, muhterem alimler ve saygıdeğer dostlar;
Tarihi ve maneviyatıyla meşhur bu güzel Kyoto şehrinden sizleri Allahın selamı
ile Selamlarım “ Esselamu Aleyküm”
İnsanoğlu; bunca teknolojik ve teknik alanda ilerlemesine karşın görüyoruz ki
bir ümitsizlik ve çıkmaz içersindedir. Açlık ve fakirlik artmış, ilerlemiş
ülkelerde dahi fakirleşme oranı yükselmiştir. Asya afrika yani güney yarım küre
bu durumla yüzyüzedir.
İç savaş adı altında yapılan zulüm ve işkenceler dini inançların
benimsetilmesidir ki bunun semavi dinlerin hoşgörüsüyle asla alakası yoktur. Bu
tür çalışmaların ardında da başta Birleşmiş milletler ve avrupa birliği
ortaklığı vardır. Acaba bu tür örgütler dünya barışı için mi yoksa güçlülerin
maslahatı için mi çalışmaktadır sorusunu sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Bu örgütler bazı toplumlar için yaptırım kararlar alırken bazı yer ve toplumlar
için aynı hareketliliği göstermemektedirler, örneğin Filistin meselesinde olduğu
gibi. Şayet kararlar alınsa dahi bunlar kağıt üzerinde kalmakta ve paratiğe
dökülmemektedir.
Değerli dinleyenler; İnsanoğlu 20. yyda bir çok tehlikelerle karşı karşıyadır.
Yanlış ilişkilerden doğan hastalıklar, taassuptan dolayı çıkan kavga ve ölümler
ve buna benzer sebebler. Dünyamız yeri ve göğü ile gün geçtikçe kirlenmekte ve
çölleşmektedir. Kullanılan zararlı gazlar ve kirletilen hava, delinen ozon
tabakası birer sebeptir.
Tüm bu tehlikelerden daha kötüsü insanoğlunu takip etmektedir. O da sevgi saygı
ve merhametin yok oluşu; aile arası ilişkiler bitmiş boşanmalar artmış evlatlar
ailelerini terkeder olmuş kardeşler birbirlerinden nefret eder duruma gelmiş ve
hepsinden kötüsü evlatlarımız içki kumar ve uyuşturucu bataklığına saplanmıştır.
Kendimize sorsak; insanoğlu bugün neden bu duruma gelmiştir? Cevap olarak
diyebiliriz ki; Heva ve hevesi akla üstün kıldıran, Allahın Şeriatından
uzaklaştıran, manevi zayıflığa itip insanoğlunu hükmeden bencillik, Dini ve
milli taasuppçuluktur. İşte bu insanı kör hale sokmuş sadece kendini ve içinde
bulunduğu toplumu düşünür hale getirmiş doğruluktan ayırmış Peygamberlerin ve
velilerin sözlerini tekrarlarken onlarla amel etmekten uzaklaşmış, kendini diğer
insanlardan üstün görmeye onlara zulmetme, vatanlarından çıkarma hakkını
kendinden görmeye kadar götürmüştür.
Toplumda düşmanlık yayılmış, terörizm artmış, Silahlı mafyalar türemiş, cinsel
arzuları artırıcı yayınlar artmış, uuşturucu yaygınlaşmıştır. Soruyorum bu mu
yeni dünya düzeni dedikleri düzen?
İnsan gemisinin batmaması için canla başla ihlaslı bir şekilde çalışıp, cehalet
uçurumundan kurtulmak, Allahın Adeletine sığınarak bu beşeriyeti uyarmak birinci
vaziefemiz olsa gerek.
Zalim ve mazlum olduğu sürece barış olmaz. Öyleyse bütün semavi dinleri içine
alan Hz muhammedin getirdiği dine dönmek gerek. “Benim örneğim diğer nebiler
gibidir. Tıpkı Güzel yapılmış bir binada bir tuğla yeri boş bırakılmış ve
insanlar o yapının güzelliğinden hoşnut olurken sadece o yeri beğenmemekteler.
İşte ben o boşluğu doldurdum ve yapı tamamlandı ve benimle peygamberlik son
buldu.”
İşte bu öyle bir sistem ki Akıl, hikmet ve nefis terbiyesi ile başlar. Ve
insanı kendisi için istemediğini kardeşi içinde istememeyi öğretir. İşte bu
sistem bu güne dek bütün peygamberilerin davet ettiği insanı gerçek hürriyete
kavuşturan cehalet ve sapıklıktan, Din ve mezhep taassupçuluğundan uzaklaştıran
Allaha kulluğu öğreten bir sistemdir.
İşte Rasulullah s.a.v. İnsan haklarını koruma ile ilgili olarak şöyle diyor:
“her hak sahibinin söz hakkı vardır” Ve İşte müslümanların kitabı: “Ey iman
edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız
aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun” Nisa – 135 ve yine
Kuran şöyle diyor: “muhakkak ki Allah adaleti iyiliği akrabaya yardım etmeyi
emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız
diye size öğüt verir” Nahl – 90
İşte Dinin son tuğlasını koyan Hz. Muhammet diyor ki; “Zayıfın hakkını güçlüden
almayan hiç bir milleti Allah övmez” Biz görüyoruz ki o güzel Ahlak sahibidir.
Ve tüm öğretilerini önce kendi nefsinde uygulamıştır. Hata yaptığında
insanlardan özür dilemiş fakirleri kollayıp onlara yardım elini uzatmıştır.
İnsanların dilleri dinleri ve renklerinden dolayı ayrım yapılmasına karşı çıkmış
ve onlara zulmedenlerin karşısında olmuştur. Ümmetinden doğruluktan
sapmamalarını istemiş ve gerçek mutluluğun ve saadetin ancak hakların ve
hukukların korunmasıyla gerçekleşeceğini belirtmiştir.
Ve Şimdi dünyadaki uluslararası örgütler kalkmışlar bu tür hak ve hürriyetleri
koruyacaklarını iddia etmişlerdir?!
Tıpkı Kötü niyetli hakim gibi; bir grup gelip bir öküzün bütün çiftliği harap
ettiğinden şikayet etmişler ve demişlerki Hakim bey; Bizim öküzümüz çiftliğinize
girdi ve harap etti, ağaçlarınızı yıktı ve senin tavuklarını öldürdü. Kızgın ve
sinirlenmiş olarak yerinden fırlayan hakim hemen o Öküzün bulunmasını ve
öldürülmesini emretti. Ancak gelen grup Meseleyi anlatmada yanlışlık olduğunu
aslında kedi öküzünün bütün o tahribatı yaptığını söylediklerinde bu sefer aynı
hakim; öyleyse kanun kitaplarına bir bakalım nedenleri, sebebleri ve bilirkişi
raporlarını inceleyelim daha sonra karar veririz deyip bir önceki tavırda atıp
kesen hakim şimdi demokratik yollarla çözüm üretmiştir.
Ben hep sorarım tıpkı o zalim hakim gibi çifte standart oynayan şu örgütler
acaba gerçek adaleti ve barışı sağlayabilecekler midir?
Kardeş Kardeşten korkar olmuştur. Ormanda yaşayan bir hayvan ancak acıkınca
saldırmaya geçerken bugün insanoğlu yiyecekle bir sıkıntısı olmaksızın kardeşine
farklı vesilelerle saldırmakta ve ona karşı üstünlük kurmak için her türlü
hileye başvurmaktadır.
Muhterem dinleyenler;
Bugün itibarıyla dünya küçük bir köy veya yüzen bir gemi halini almıştır. Bu
geminin rezillik, zulüm, isyan, terörizm sapıklık gibi kötü şeyler yüzünden
batmaması için keşke başımızda ki başkanlar alimlerimiz ve bilginlerimiz
kalksalar adaletin doğruluğun ve sevgini hakim olması için birleşseler. Ve yine
her dinin önde gelen alimleri bir olsalar ve dinin güzel ve akli yönlerini
yaymaya çalışsalar da akıllar ve nefisler gerçek hüviyyetini bulsa.
Hz. Muhammet diyor ki; “Yaratılanların hepsi allahın yakınlarıdır, ve Allahın en
sevdikleride yakınlarına yardımcı olanlardır”
Ve son olarak şunu söylemeliyim ki; Kuranı kerim diğer bütün semavi dinleri
temsil etmektedir. Tıpku Kuranın hz Muhammeti vasıflandırması gibi; “Biz seni
ancak alemlere rahmet olarak gönderdik”
Alemlerin Rabbı olan Allaha hamd olsun.